KIL İLE İMAN OLUR DİYENLERE CEVAP
Rabbimiz c.c. ayeti celilesinde “Hiç yeryüzünde gezip
dolaşmadılar mı ki bu sayede düşünen kalpleri yahut (olanları) duyacak
kulakları olsun. Gerçek şu ki gözler kör olmaz, fakat (asıl) göğüslerde olan
kalpler/basîretler kör olur.” buyurmuştur.
Peygamber Efendimiz (s.a.v), “iman, kalp ile tasdik, dil
ile ikrar, azalar ile amel etmektir” buyurmuştur.
Seyyid Abdülhakim-i Arvasi hazretleri, imanı şöyle tarif ediyor:
“İman, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.), Peygamber olarak
bildirdiği şeyleri, akla, tecrübeye ve felsefeye danışmadan, tasdik etmek ve
inanmaktır. Akla uygun olduğu için tasdik ederse, aklı tasdik etmiş olur,
Resulü tasdik etmiş olmaz veya Resulü ve aklı birlikte tasdik etmiş olur ki, o
zaman Peygambere itimat tam olmaz. İtimat tam olmayınca, iman olmaz.”
İmanı olmayan insanların akılları nefse hizmet eder, hakikate
kördür, hakikati hiçbir şekilde anlayamaz. Tıpkı elinde hiç bir ışık olmadan
karanlıkta yürüyen insan gibi ne önüne çıkan tuzağı, ne de uçurumu
görebilir.İşte ebu cehiller, firavunlar, nemrutlar akıl sahipleriydiler ama
hakikate kördüler.
Gönül sahiplerinin akılları ise iman nuru ile aydınlanmıştır,
hakikati görür, hakikati kavrar. Tıpkı elindeki el feneri ile tuzakları görüp
karanlığı geçen insan gibi.Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Müminin ferasetinden
korkun, o bakınca Allah`ın nuru ile bakar.” buyurmuştur.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Rabbimiz’in c.c. nasibi ile ortaya
koyduğu delillerle inkar edenlerin akıllarını aciz bıraktığında, karşısına
hiçbir delil koyamadıkları halde Peygamberimiz’e (s.a.v.) iftira atarak
“bunları sen uyduruyorsun”,”bu sadece insan sözüdür”
demişlerdi.
Nasıl ki ebu cehil ve avanesi imandan yoksun oldukları için
hakikati göremeyip, Peygamber Efendimiz’i (s.a.v.) “sahte peygamber”
ilan edip, bu uğurda mücadele etmişlerse; bugünün ebu cehili ve avanesi de
hakikati göremeyip, Muhammed Mehdi a.s.’ı “sahte mehdi” ilan edip
mücadele etmektedirler.
Şu’arâ Sûresi (135-140)
“Doğrusu ben, üzerinize (gelecek) büyük bir günün azabından
korkuyorum.”
Dediler ki: “Sen öğüt versen de, öğüt vermesen de bize göre
birdir.”
“Bu (durumunuz) evvelkilerin huyundan/âdet ve uydurmalarından
başkası değildir.” (Onlar:) “Biz azaba uğratılacak da değiliz.” diyerek onu
(Hûd peygamberi) yalancı saydılar. Biz de kendilerini yok ettik. Şüphesiz ki
bunda elbette bir ibret vardır. (Fakat) yine de çokları iman etmediler.
Şüphesiz ki Rabbin, elbette, mutlak galiptir, çok merhametlidir.